Hedeflerin belirlenmesi performansı nasıl etkiler? Sorusuna cevap aramadan önce performans kavramını tanımlamakta fayda var.
Performans Nedir ? Bir performans dan söz edebilmek için hangi koşulların gerçekleşmesi gerekir?
Literatürde birçok farklı tanıma rastlasak da “Performans” kelimesini genel anlamda “üstesinden gelme, muvaffak olma ve hedefe ulaşma” olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla bir performanstan söz edebilmek için öncelikle mevcut bir hedef olması aynı zamanda o hedefi gerçekleştirecek yeteneğin olması gerekir.
Yani bir performanstan söz edebilmek için “Hedef” “Yetenek” ve “Motivasyon” unsurlarının bir araya gelmesi gerekir.
Peki sadece bir hedefin varlığı ve konu ile ilgili yetkinlik, performanstan söz etmemiz için yeterli mi?
Hayır…
Bir performans başarısı için o yetkinliğe sahip kişinin hedefe ulaşmayı istemesi ve bu konuda motivasyonunun olması gerekir.
Dolayısıyla “performans yönetimi”, yeteneği doğru hedefe yönlendirmek ve bu konuda gereken motivasyonu sağlamak için oluşturulmuş bir yönetim sistemidir.
Performans yönetimin en önemli aşaması şirket hedeflerini belirgin hale getirmektir.
Şirket vizyonuna ulaşmak için stratejik hedeflerini oluşturmuş, bunu tüm çalışanlarla paylaşmış bir yönetim, performansı artırma ve motivasyonu sağlama konusunda en önemli aşamayı gerçekleştirmiş demektir.
https://www.demetekin.com.tr/balanced-scorecard-nedir/
Çünkü hedeflerin belirgin ve açık olması, hedefe ulaşma konusunda motivasyonun artmasını sağlayan en önemli unsurdur; hedefine ulaşacağına inanan kişinin buna ulaşma isteği, hedefini netleştirdiği anda başlar.
Amerikalı Psikolog ve araştırmacı Edwin Locke 1968 yılında “Amaç” yada “hedef belirleme teorisi” olarak adlandırılan kuramı geliştirmiştir. Bu kuram; kişilerin belirlediği amaçların, onları bu amaçları başarmaya doğru motive ettiğini ileri sürer. Çünkü amaç kuramı, çalışanların, amaçları uğruna bilinçli olarak eylemlerde bulunacağı tezi üzerine kurulmuştur. Bu teze göre çalışan, işinde kendisine uygun amaçlar koymaktan, bu amaçlara ulaşmak için çaba harcamaktan ve bu amaçlara ulaşmaktan haz duyar. Bu haz da çalışanı kendi koyduğu amacı gerçekleştirmeye motive eder. Çünkü Azra Kohen’nin de dediği gibi insan çalışmak ve öğrenmek üzere dizayn edilmiş bir organizmadır bunu unutanları depresyon kucaklar.
Şimdi size daha da ilginç bir şey söyleyeceğim. Bu hedef belirleme kuramına göre;
- Zor hedefler kolay hedeflere kıyasla daha yüksek performansla sonuçlanır. Evet hedef ne kadar zor ise performans o kadar yüksek olur. Dolayısıyla gerek kurum çalışanları için gerek se bireysel olarak kendi koyduğunuz hedeflerde kolay ulaşılabilir değil zor hedefleri seçin. Hedefe ulaşmak için sadece kolunuzu uzatmak yetmesin, ayrıca parmaklarınızın ucunda da yükselmeniz gereksin.
- Belirgin hedefler “elinden geleni yap” gibi belirsiz hedeflere kıyasla daha yüksek performansla sonuçlanır. Dolayısıyla hedefleriniz ölçülebilir sayısal hedefler olsun; onlara ulaşıp ulaşmadığınızı sürekli denetleyin.
Peki bu kuramın etki mekanizması nedir? Etki mekanizması nasıl çalışır?
- Eylemin yönlendirilmesi, eylemler doğru hedefe yönlendirildiği için enerji kaynağı gereksiz kullanılmaz, doğru hedefe odaklanır.
- Çabanın harekete geçirilmesi; bir hedefin var olması insanı eyleme dönük harekete geçirir.
- Kararlılığın artırılmasını sağlar, azim duygusu gelişir.
- Uygun performans stratejilerinin aranmasının motive edilmesinden oluşur.Yani bu eylemi gerçekleştirecek en uygun stratejiyi geliştirmeye yönlendirir.
Hedef belirlemenin işe yaraması için geri bildirim gereklidir ve başarı beklentisi ile başarı derecesi hedefe bağlılığı etkiler. Çünkü olumlu geri bildirim başarı ve güven duygularını etkiler. Hedef kuramı, kurumsal açıdan ele alındığında, kurumlarda çalışan personele örgütlerde; kolay ulaşılabilir, belirsiz, geri bildirimi olmayan hedeflerden ziyade; zor anacak ulaşılabilir, belirgin ve çalışanlara sürekli geri bildirim sağlanan hedeflerin belirlenmesinin önem ve gerekliliğine dikkat çekmektedir. Amaçları olanların, başarmak için amaçları olmayanlara göre daha fazla gayret gösterebildiklerini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla kurumda yöneticilerin çalışanlardan yüksek verim elde edebilmeleri ve onları daha etkili ve verimli çalıştırabilmeleri için amaç kuramı önemli ipuçları sağlamaktadır.
Tüm bu anlattıklarımızı özetleyen çok güzel yaşanmış bir hikaye vardır.
Florence May Chadwick, hikayesi
4 Temmuz 1952 günü 34 yaşında bir kadın, Pasifik okyanusunda, Catalina Adası’ndan, 30 km. batıya Kaliforniya’ya doğru yüzmeye başladı. Eğer başarılı olursa, bunu yapan ilk kadın olacaktı. Adı, Florance Chadwick olan bu yüzücü, Manş Denizi’ni her iki yönden geçen ilk kadındı. O sabah göz gözü görmüyordu, sis o kadar yoğundu ki beraberindeki tekneleri güçlükle seçebiliyordu, su vücudu uyuşturacak kadar soğuktu; milyonlarca insan televizyonlarında onu izliyordu, köpek balıkları ve dondurucu soğuğun etkisini hiçe sayarak 15 saat yüzdü. Hedefine çok az kalmıştı ancak dayanamayıp bırakmak istedi. Yakındaki bir teknede bulunan antrenörü ve annesi, karaya çok yaklaştıklarını ve devam etmelerini söyledilerse de o, sudan çıkmakta kararlıydı. Azimli yüzücü, Kaliforniya kıyısına yarım mil kala sudan çıkışının nedenini şöyle açıkladı:
“Karayı görebilseydim, başarabilirdim!”
Vazgeçmesinin sebebi ne yorgunluk, ne de soğuktu. Tek sebep sis yüzünden karayı görememekti. Bu hayatın bir gerçeğiydi. Bir şeyi başarabilmek için, ortada gözle görülür bir hedef olmalıydı.
İki ay sonra, Florence tekrar denedi. Hava çok soğuk olmasına rağmen bu kez sis yoğun değildi, Florence hedefine yaklaştığında karayı görebilmeye başlamıştı; Florance kıyıya ulaşmak için attı kulaçlarını,
Ve başardı!
Catalina Kanalını geçen ilk kadın unvanını kazandı. Hem de erkeklerin rekorunu iki saat farkla geçerek!
No responses yet