Marka ve İK arasındaki ilişki ” Power Couple”
Marka yönetimi ve işveren markası son yıllarda çok sık duyduğumuz kavramlar arasında.Güçlü bir marka olmak kuşkusuz bir çok strateji ve çalışmanın ürünü; ancak güçlü bir marka olmanın en önemli koşullarından birinin “Güçlü İşveren Markası” olmaktan geçtiği; “İnsan Kaynağı”nın bu süreçte önemli bir yeri olduğunu daha yakın zamanda fark edildi.
İnsan Kaynakları ile marka arasında aslında çok güçlü bir ilişki olduğu ve bunların birbirlerini karşılıklı etkilediği son yıllarda artık sıkça dile getirilmeye başlandı. 2010 Harvard Business Review makalesinde yazar, pazarlama ve İK arasındaki ilişkiyi yeni “güçlü çifti” (Power Couple) olarak tanımladı. İş dünyası liderleri de marka stratejileri ile şirket kültürünün, çalışanların elde tutulması ve işe alım süreçlerini nasıl etkilediği fark ettiklerinde marka stratejisi ile kurum kültürünü birleştiren stratejileri hayata geçirmeye başladılar.
Güçlü bir “İşveren Markası” yaratmak
Bu yaklaşımlar “İşveren Markası” kavramı altında bütünleşti ve ivme kazandı. “İşveren Markası”, ilk kez “Simon Barrow” tarafından ortaya atıldı son yıllarda da oldukça popüler oldu.
İşveren markalaşması şirketin ihtiyaç duyduğu tipte çalışanların dikkatini çekmek ve onları elinde tutmak için oluşturulan kurumsal imaj ve kültür olarak tanımlanabilir. Bu yaklaşım özetle ‘en iyi yetenek’ olarak adlandırılan ideal çalışanları çekme, işe alma ve elde tutma yeteneğini artırmayı amaçlar.
Şekil deki merkez noktada “Çalışanların imajları ve şirketin itibarı” olarak etiketlenmiş kutunun performansı en üst düzeye çıkarılması gereken maddi olmayan bir varlığı temsil etmektedir. Diğer kutucuklardaki tüm çalışmalar bu konudaki performansın yükseltilmesine katkı sağlamaktadır. Bu şekildeki en önemli kutucuklardan biri de “Şirket Kültürü” dür. Şirket kültürü, güçlü bir işveren markası olmanın en önemli bileşenlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
İşveren markası esas olarak iki temel konuda değer yaratıyor;
- İşveren marka sadakati.
- İşveren marka çağrışımı.
“Marka sadakati” ise çalışanların işverene olan bağlılığını artırıyor “İşveren marka çağrışımı”, markanın imajını ortaya çıkararak, çalışan gözünde işverenin çekiciliğini arttırıyor.
Güçlü İşveren Markası Olmak Şirkete Ne Fayda Sağlar?
Carl Gustav Jung, şöyle der: “Dışarı bakan rüya görür, içeri bakan uyanır.”
Güçlü bir işveren markası yaratmak için işe işin mutfağından başlamak gerekir. Yaptığı işe inanan, kurum kültürünü benimseyen çalışanlar işverenin en büyük müşterisidir. Çalışanların marka ile kurdukları güçlü bağ o markanın performansını direkt olarak etkiler. Bu sebeple işe öncelikle çalışanlardan başlanmalıdır.
- Nitelikli iş gücüne sahip olma ve bu iş gücünü elde tutmak önemlidir, nitelikli iş gücünün istihdam edilmesi organizasyonun sürekli bir şekilde büyümesine ve gelişmesine katkı sağlar;
- Güçlü bir işveren markası sürdürülebilir bir rekabet avantajı, mevcut çalışanların elde tutulması, iyi niteliklere sahip iş gücünün elde edilmesi, istihdama ilişkin beklentilerinin karşılanması konularında değer yaratır.
- Markanın güçlenmesine katkı sağlar; müşteri gözünde o “marka çalışanın itibarı” marka algı yönetimindeki en önemli bileşendir.
- Çalışan yönetimi stratejilerine odaklanan ve bunu çalışanları ile birlikte geliştiren şirketler önemli bir marka değerine erişir. Bu sayede elaman arayan değil elemanlar tarafından aranan bir şirket haline dönüşen şirketin ihtiyacı olan yeteneklere erişimini hızlandıracak; işe alım maliyetleri önemli ölçüde azalacaktır.
- Güçlü çalışan markası uygulamaları, şirketlerin daha yüksek çalışan bağlılığı, daha düşük devir oranları ve daha düşük iş gücü kaybı hedefleri için iyi bir araç olduğu gibi, çalışanların marka elçisi kimliğinin sürdürülebilirliği adına önemli bir geri besleyicidir.Yazan: Demet Ekin
Bir sonraki yazımda iş yerindeki çalışanları nasıl güçlü marka elçilerine dönüştürebiliriz? sorusunun cevabını arayacağız.
No responses yet